82.

O zaman İsa iç çekti ve ağlayıp, dedi: «Yazıklar olsun sana Yahudiye, çünkü, sen «Rabb'ın mabedi, Rabb'ın mabedi» diye büyüklenir ve sanki hiç Allah yokmuş gibi ömür sürer, kendini tümden dünyanın zevklerine ve kazançlarına verirsin; (işte) bu kadın Hüküm Günü'nde seni Cehennem'e mahkûm edecek; çünkü, bu kadın Allah önünde rahmet ve bereketin nasıl bulunacağını öğrenmeye çalışıyor.»
Ve, kadına dönerek dedi: *Ey kadın, siz Samiriyeliler bilmediğiniz şeye ibadet eder, fakat biz İbranîler bildiğimiz şeye ibadet ederiz. Bak, sana diyorum ki, Allah ruhtur ve gerçektir, ve öyle de, ona ruhtan ve gerçekten ibadet edilmelidir. Çünkü, Allah'ın va'di Kudüs'te, Süleyman mabedinde yapılmıştır, başka yerde değil. Ama, inan bana, bir gün gelecek ve Allah rahmetini bir başka şehre gönderecek ve her yerde O'na gerçekten ibadet etmek mümkün olacaktır. Ve, Allah her yerde gerçek ibadeti rahmet(iy)le kabul edecektir.
Kadın karşılık verdi: «Biz Mesih'e bakıyoruz; o geldiğinde bize öğretecek.»
İsa cevap verdi: «Biliyor musun sen kadın, Mesih'in geleceğini?»
Kadın cevap verdi: «Evet ya, Rab.»
O zaman İsa sevindi ve dedi: «Gördüğüm kadarıyla ey kadın, sen mü'minsin; bu bakımdan bil ki, Mesih'in inancıyla Allah'ın seçtiği herkes kurtulacaktır; dolayısıyla, Mesih'in gelişini bilmen gerekmektedir.»
Kadın dedi: «Ey Rab, belki de sen Mesih'sin.» İsa cevap verdi: «Ben, kuşkusuz İsrail ailesine bir kurtuluş peygamberi olarak gönderilmiş bulunuyorum; fakat, benden sonra Allah'ın tüm dünyaya gönderdiği Mesih gelecek; onun için yaratmıştır Allah dünyayı. Ve, o zaman tüm dünyada Allah'a ibadet edilecek ve rahmete erilecek, o kadar ki, şimdi yüz yılda bir gelen sevinç yılı Mesih'le her yerde her (bir) yıla inecek.»
Sonra, kadın su kabını bırakıp, İsa'dan duyduğu her şeyi bildirmek üzere şehre koştu.

83.

Kadın İsa ile konuşurken, havarileri gelmiş ye İsa'­nın bir kadınla bu şekilde konuşmasına şaşıp kalmışlardı. Yine de kimse ona, «Samiriyeli bir kadınla böyle niye konuşursun?» demedi.
Sonra, kadın ayrılıp gidince dediler: «Muallim, yemeğe gelin.»
İsa karşılık verdi: «Ben öbür yemeği yemeliyim.» O zaman, havariler birbirlerine dediler: «Belki, bir yolcu İsa ile konuşup ona yiyecek bulmak için gitmiştir.» Ve, bu (satırları) yazana sorup dediler: «Buraya muallime yemek getirebilecek kimse geldi mi ey Barnabas?»
O zaman (bu satırları) yazan cevap verdi: Gördüğünüz, şu boş kovayı suyla doldurmak için getiren kadından başka kimse gelmedi.».O zaman, havariler İsa'nın sözlerinin anlamını bekliyerek, şaşırıp kaldılar. Bunun üzerine îsa dedi: «Bilmez misiniz ki, gerçek yiyecek Allah'ın istediğini yapmaktır,- çünkü, insanı yaşatan ve ona hayat veren ekmek değil, daha çok, iradesiyle (gelen) Allah'ın sözüdür. Ve, işte bu nedenle kutsal melekler yemezler. Ama, yalnızca Allah'ın iradesiyle beslenerek yaşarlar. Ve, bu şekilde biz, Musa ve İlya ve yine bir başkası kırk gün kırk gece hiç yiyeceksiz (dururuz).
Ve, İsa gözlerini kaldırıp dedi: «Hasat (vaktine) ne kadar var?»
Havariler cevap verdiler; «Üç ay.»
İsa dedi: «Öyleyse bakın, nasıl dağ mısırlarla ağarmışsa, ben de size diyorum ki, bugün toplanması gereken büyük bir hasat vardır.» Ve, sonra kendisini görmeye gelen kalabalığa işaret etti. Şehre varan kadın, «Ey insanlar, gelin ve Allah'ın İsrail ailesine gönderdiği yeni bir peygamber görün» diyerek, tüm şehri ayağa kaldırmış ve İsa'dan duyduğu şeylerin hepsini anlatmıştı. (îsa'nın bulunduğu) yere gelip, kendileriyle kalması için ona yalvardılar; ve (İsa) şehre girip onlarla iki gün kaldı; hastaları iyileştirdi ve Allah'ın melekûtuyla ilgili dersler verdi.
O zaman, şehirliler kadına dediler: «Senin söylediğin zamankinden daha çok onun mucizelerine ve sözlerine inanıyoruz; çünkü, o kuşkusuz Allah'ın kutsal bir (kulu), kendine inananların kurtuluşu için gönderilmiş bir peygamberdir.
Gece yarısı namazından sonra havariler İsa'nın yanına vardılar ve (îsa) onlara dedi: «Bu gece Allah'ın elçisi Mesih zamanında —Şimdi yüz yılda bir gelirken her yıl gelen sevinç (gecesi) olacak. Bu bakımdan, istiyorum ki uyumayalım, ibadet edelim, yüz kez rükûya varıp, her zaman hamde lâyık Kadir ve Rahim olan Allah'ımızı ta'zim edelim ve her seferinde (şöyle) diyelim: «Sen yegâne Allah'ımız, kabul ve itiraf ederiz ki, Sen'in başlangıcın olmadı, sonun da olmayacak; çünkü Sen rahmetinle her şeye başlangıç verdin ve adaletinle de hepsine bir son vereceksin; Sen'in insanlar arasında hiç bir benzerin yoktur. Çünkü, sonsuz iyiliğin içinde Sen ne kımıldarsın, ne de herhangi bir arızaya uğrarsın.. Bize merhamet et, çünkü, bizi Sen yarattın ve biz Sen'in Ellerinin eseriyiz.»

84.

îbadet edildikten sonra îsa dedi: «Allah'a şükredelim, çünkü, bize bu gece büyük rahmet indirdi; çünkü, bu gece geçecek olan zamanı geri getirdi. Ve biz Allah'ın Elçisi'yîe birlikte ibadet ettik. Ve, ben onun sesini duydum.»
Havariler bunu duyunca çok sevindiler ve dediler: «Muallim, bize bu gece bazı hükümler öğret.»
O zaman İsa dedi: «Hiç balla karışık gübre gördünüz mü?»
Cevap verdiler: «Hayır Rab, çünkü, kimse bunu yapacak kadar deli değildir.»
«(Madem öyle), ben de size diyorum ki, dünyada daha deli insanlar vardır.» dedi îsa, «Çünkü, Allah'a kullukla onlar dünyaya kulluğu karıştırırlar. O kadar ki, lekesiz hayat yaşayanların pek çoğunu şeytan aldatmış ve ibadet ederlerken, ibadetleriyle dünya işlerini kanştirmışlar, bu nedenle de, bu zamanda Allah'ın gözünde çirkinleşmişlerdir. Söyleyin bana, ibadet için yıkanırken, hiç bir pis şeyin kendinize dokunmamasına dikkat ediyor musunuz? Evet, mutlaka. Ya ibadet ederken ne yapıyorsunuz? Ruhunuzu Allah'ın rahmetiyle günahlardan temizliyorsunuz. Öyleyse, ibadet ederken, dünyalık şeylerden söz etmek ister misiniz? (Aman) böyle yapmamaya dikkat edin, çünkü, her dünyalık kelime, konuşanın ruhu üzerinde şeytan'ın bir gübresidir.»
O zaman, havariler titrediler, çünkü, (İsa) ateşli bir ruhla konuşmuştu, ve dediler: «Ey muallim, eğer, biz ibadet ederken bir arkadaş bizimle konuşmaya gelirse ne yapalım?»
Isa cevap verdi: «Bekletin ve ibadeti tamamlayın.» Bartalemus dedi: «Ama, alınır da, kendisiyle konuşmadığımızı görünce çeker giderse?»
İsa cevap verdi: «Eğer alınırsa, bana inanın ki, o sizin bir arkadaşınız veya bir mü'min değil, gerçekte inanmayanın biri ve şeytan'ın yoldaşıdır. Söyleyin bana, eğer Hirodes'in bir seyis yamağıyla konuşmaya gitseniz ve onu Hirodes'in kulağına söz anlatırken bulsanız, sizi bekletti diye alınır mısınız?» Kesinlikle hayır; aksine, arkadaşınızı kralın sevdiğini görerek rahat edersiniz. Doğru değil mi?» dedi Isa.
Havariler cevap verdiler; «Doğruların doğrusu.» O zaman İsa dedi: «Bakın, size diyorum ki, herkes ibadet ederken Allah'la konuşur. Öyleyse, insanla konuşacağız diye, Allah'la konuşmayı bırakmanız doğru olur mu? Bundan dolayı, Allah'a kendinden çok saygı gösterdiğiniz için arkadaşınızın alınması doğru olur mu? İnanın bana, eğer beklettiğimiz zaman alınırsa, şeytan'ın iyi bir kulu (demektir) o. Çünkü, Allah'ın insan için bırakılması şeytan'ın arzusudur. Allah sağ ve diridir ki, her iyi işte, Allah'tan korkan kendini dünyanın işlerinden ayırmalı ki, iyi ameli bozulmasın.»

85.

«Bir adam kötü işte bulunduğu veya kötü sözler söylediği zaman, biri onu düzeltmeye gidip, bu tip işlerden men etse, bu adamın yaptığı nedir?» dedi İsa.
Havariler cevap verdiler: «İyi eder, çünkü, güneşin daima karanlığı sürüp çıkarmaya çalışması gibi, her zaman kötülüklerin men edilmesini isteyen Allah'a hizmet eder.»
İsa dedi: «Ben de size diyorum ki, aksine, bir insan iyilik yapar ve iyi (şeyler) konuşurken, kim onu daha iyi olmayan herhangi bir şeyi bahane ederek engellemeye çalışırsa şeytan'a hizmet eder. Hayır, hayır, onun yoldaşı (bile) olur. Çünkü şeytan, her iyi şeyi engellemekten başka bir işe bakmaz.»
«Şimdi ben size ne diyeyim? Allah'ın dostu ve mukaddesi Süleyman Peygamber'in dediği gibi diyeyim size: «Tanıdığınız bin kişiden biri arkadaşınızdır.»
O zaman Matta dedi: «Öyleyse, kimseyi sevemiyeceğiz.»
Isa cevap verdi: «Bakın, size diyorum ki, sizin için günah dışında herhangi bir şeyden nefret etmek meşru değildir; o kadar ki, şeytan'dan bile Allah'ın yaratığı olarak nefret edemez, ancak Allah'ın düşmanı olarak (nefret edebilirsiniz). Bu, neden böyle biliyor musunuz? Söyleyeyim size: Çünkü, o, Allah'ın bir yaratığı olup, Allah'ın yarattığı her şey iyi ve tamdır. Bu bakımdan, kim yaratılandan nefret ederse Yaratan'-dan da nefret eder. Fakat, arkadaş tek bir şeydir, kolayca bulunmaz, ama kolayca yitirilir. Çünkü, arkadaş sonsuz derecede sevdiğiyle zıtlaşmaya katlanamaz. Dikkat edin, tedbirli olun ve arkadaş olarak sevdiğinizi sevmeyeni seçmeyin. Arkadaşın ne demek olduğunu biliyor musunuz? Arkadaş; şu bu değil, yalnızca ruh doktoru demektir. Ve böyle de, nasıl kişi, hastalığı bilip de, ilâcını vermekten anlayan iyi bir doktoru çok seyrek bulursa, aynı şekilde, hataları bilip, doğruya yöneltmekten anlayan arkadaşlar da (çok seyrek bulunur.) Fakat, burada bir şer vardır; şöyle ki, arkadaşlarının hatalarını görmezlikten gelen arkadaşlara sahiptir pek çokları; diğerleri vardır, onları mazur görür; bir diğerleri onları dünyevî bahanelerle savunur; ve en kötüsü de, arkadaşını yanlışlara çağırıp yardım eden ve sonunu kendi kötü sonuna benzetendir. Dikkat edin ki, böylelerini arkadaş edinmeyesiniz, çünkü, gerçekten onlar düşmandırlar ve ruh katilleridirler.»

86.

«Arkadaşınız şöyle olsun: Sizi doğrultmak isterken bile, kendisi doğrulsun; sizin Allah sevgisi için her şeyden geçmenizi isterken bile, Allah'a hizmet için kendini bile feda etmeniz onu memnun etsin.
«Ama söyleyin bana, eğer bir kişi Allah'ı nasıl seveceğini bilmezse, kendini ne şekilde seveceğini nasıl bilir; kendini sevmeği bilmezken, başkalarını ne şekilde seveceğini nasıl bilir? Kesinlikle imkânsızdır bu. Bu bakımdan, kendinize arkadaş seçeceğiniz zaman (çünkü, hiç arkadaşı olmayan, oldukça yoksul olandır) , önce, onun güzel soyuna, güzel ailesine, güzel evine, güzel giysisine,   güzel şekline ve güzel   sözlerine bakmayın. Çünkü; kolayca aldanırsınız. Fakat, Allah'­tan nasıl korktuğuna, dünyalık şeyleri nasıl hakir gördüğüne, salih amelleri nasıl sevdiğine ve hepsinin üstünde kendi bedeninden nasıl nefret ettiğine bakın ki, gerçek arkadaşı kolayca bulasınız; eğer o her şeyin üstünde Allah'tan korkuyor ve dünyanın fani şeylerini hakir görüyorsa; her zaman salih amellerle meşgul oluyor ve kendi vücudundan zalim bir düşman gibi nefret ediyorsa. Yine de, böyle bir arkadaşı, sevgin onda kalacak şekilde sevmeyeceksiniz. Çünkü, (bu şekilde) bir puta tapıcı olursunuz. Ama, onu Allah'ın size verdiği bir hediye olarak sevin, çünkü, bu şekilde Allah (onu) daha büyük sevgiyle süsleyecektir. Bakın, size diyorum ki, gerçek bir arkadaş bulan Cennet'in zevklerinden birini bulmuştur; hayır, hayır, böylesi Cennet'in anahtarıdır.
Teddeus karşılık verdi: «Ya, bir adamın şans eseri, sizin anlattığınız gibi olmayan bir arkadaşı olacak olursa, ey muallim? Ne yapsın o? Ondan vaz mı geçsin?»
İsa cevap verdi: «Gemisini kârlı olduğu sürece kullanan, zararlı hale geldiğini gördüğü zaman da bırakan denizcinin yaptığı gibi yapsın. Senden daha kötü olan arkadaşını böyle yaparsın, senin için bir tehlike olduğu şeylerde eğer Allah'ın rahmetinden ayrı düşmeyeceksen onu terk et.»

87.

«Vay haline tökezlerden dolayı dünyanın. Tökezlerin gelmemesi olmaz, tüm dünya kötülükler içinde yüzüyor çünkü. Ama yine de, vay o adama ki, tökezler onun vasıtasıyla gelir. Eğer bu adam boynunda bir el değirmeni taşıyıp,   denizin derinliklerine dalsaydı, komşusuna karşı suç işlemesinden daha iyi olurdu. Eğer, gözünüz sizin bir günah nedeniyse, onu çıkarıp atın; çünkü, tek bir gözle Cennet'e gitmek, ikisiyle birlikte Cehennem'e gitmekten daha iyidir. Eğer, eliniz veya ayağınız sizi günaha itiyorsa, (yine) aynı şekilde yapın; çünkü, göklerin melekûtuna bir ayak veya bir elle girmek, iki el veya iki ayakla Cehennem'e gitmekten daha iyidir.»
Petrus seslendi: «Rab, ben bunu ne yapayım? Muhakkak, kısa zamanda parça parça olacağım.»
İsa cevap verdi: «Ey Petrus, bedeni aklı bırak ve doğruca gerçeği bul. Çünkü, sana öğreten senin gözündür, sana işlerinde yardım eden ayağındır, sana bir~şeyler alıp veren de elindir. Bu bakımdan, bunlar senin için günah nedeni olursa, onları bırak; çünkü, Cennet'e bilgisiz, bir kaç amelle ve yoksul gitmek, Cehennem'e akıllı, büyük amellerle ve zengin gitmekten daha iyidir. Seni Allah'a kulluktan alıkoyan her şeyi, bir kişinin görmesini engelleyen her şeyi fırlatıp attığı gibi, kendinden çıkar at.»
Ve, îsa böyle söyleyip, Petrus'u yanına çağırdı ve ona dedi: «Eğer, kardeşin sana karşı günah işlerse, git ve onu düzelt. Eğer düzelirse sevin; çünkü, kardeşini kazanmış olursun. Ama, düzelmezse, yeniden git ve iki tanık çağırıp, onu yeniden düzelt; ve düzelmeyecek olursa git ve durumu kiliseye anlat; yine de düzelmeyecek olursa, onu kâfir yerine koy, bu bakımdan, onunla aynı çatı altında durmaz, onun oturduğu masada yemek yemez ve onunla konuşmazsın; o kadar ki, yürürken ayağını koyduğu yeri bilirsen, oraya kendi ayağını koymazsın.»

88.

Ama, aklında olsun ki, kendini daha iyi görmeyesin; bunun, yerine şöyle diyesin: «Petrus, petrus, eğer Allah nimetiyle sana yardım etmese, ondan daha kötü olursun.»
Petrus karşılık verdi: «Onu nasıl düzeltmeliyim?»
îsa cevap verdi: «Kendinin nasıl düzeltilmesini istiyorsan öyle. Başkalarının sana nasıl katlanmalarını istiyorsan, sen de başkalarına öyle katlan. înan bana Petrus, çünkü sana söylüyorum ki, merhametle kardeşini düzelttiğin her vakit Allah'ın merhametini çekersin ve sözlerin meyvesini verir; fakat, sert ve haşin olursan, Allah'ın adaleti tarafından sertçe cezalandırılırsın ve sözlerin hiç meyve vermez. Söyle bana Petrus: Şu, yoksulların içinde yemeklerini pişirdikleri toprak kaplar var ya, bunları onlar denk geldiğince taşlarla ve demir çekiçlerle mi yıkıyorlar? Emin ol ki hayır; ama, bunların yerine sıcak suyla (yıkamıyorlar mı?) Kaplar, demirle parça parça olur, yemek eşyası ateşte yanar; fakat, insan merhametle düzelir. Dolayısıyla, kardeşini düzelteceğin zaman kendi kendine şöyle diyesin: «Eğer Allah bana yardım etmezse, onun bugün yaptıklarının, ben daha kötüsünü yaparım yarın.»
Petrus karşılık verdi: «Kardeşimi kaç kez bağışlamalıyım, ey muallim?»
İsa cevap verdi: «Onun seni kaç kez bağışlamasını istiyorsan, o kadar.»
Petrus dedi: «Günde yedi kez mi?»
îsa cevap verdi: «Yalnızca yedi kez değil, onu her gün yetmiş çarpı yedi kez bağışlayacaksın; çünkü.-bağışiayan bağışlanacak, cezaya çarptıran ise cezaya çarptırılacaktır.»
O zaman bu (satırlar) ı yazan dedi: «Yanıklar olsun reislere! Çünkü, Cehennem'e gidecektir onlar.»
îsa, onu azarlıyarak dedi: «Böyle demekle aptallaşıyorsun, ey Barnabas! Bak, sana diyorum ki, reisin devlet için gerekli olduğu kadar, banyo vücut için, gem at için ve dümen gemi için önemli değildir. Ve, hangi nedenle Allah Musa'ya, Yuşa'ya, Samuel'e, Davud ve Süleyman'a ve gelip geçen daha pek çoklarına hüküm verdi? Bunlara Allah, kötülüklerin kökünden kazınması için kılıç vermiştir.»
O zaman, bu (satırları) yazan dedi: «Şimdi, cezaya çarptırma ve bağışlama hükümleri nasıl verilmeli?»
îsa cevap verdi: «Herkes hüküm verici değildir: -Çünkü, başkalarını cezaya çarptırma hak ve yetkisi yalnızca hakimlere aittir, ey Barnabas. Ve, nasıl baba, tüm beden çürümesin diye, çürümüş bir azanın oğlundan kesilip atılmasını emrederse, hakim de suçluları cezaya çarptırmalıdır.»

89.

Petrus dedi: «Kardeşimin tevbe etmesi için ne kadar beklemem gerek?»
İsa cevap verdi: «Seni ne kadar beklemelerini istiyorsan o kadar.»
Petrus karşılık verdi: «Herkes bunu anlamaz; bu bakımdan, bize daha açık konuşun.»
îsa cevap verdi: «Allah'ın seni beklediği kadar, sen de kardeşini bekle.»
«Bunu da anlamazlar» dedi Petrus. îsa cevap verdi: «Tevbe etmek için vakti olduğu sürece bekle.»
O zaman, Petrus üzüldü ve diğerleri de (üzüldüler) , çünkü, söylemek istenileni anlamadılar. Bunun üzerine, îsa cevap verdi: «Eğer sağlam anlayış sahibiyseniz ve kendinizin günahkâr olduğunuzu biliyorsanız, kalbinizi günahkâra karşı merhametten kesmeyi hiç bir zaman düşünmezsiniz. Ve, ben böyle açık açık söylüyorum size, ki günahkâr, dişlerinin altında nefes alıp verecek bir ruhu oldukça tevbe etsin diye beklenmelidir. Çünkü, Kadir ve Rahim olan Allah'ımız onu böyle bekler. Allah demedi ki, «Şu saatte günahkâr oruç tutacak, zekât verecek, namaz kılacak ve hacca gidecek ve ben de onu affedeceğim.» Pek çokları bunu yerine getirdiler de, ebediyen lanete uğradılar. Fakat, O dedi: «Şu saatte günahkâr günahlarına ağlasın, ben de, kendi payıma onun kötülüklerini daha fazla hatırlamam.» Anlıyor musunuz?» dedi îsa.
Havariler cevap verdiler: «Kısmen anladık, kısmen de anlamadık.»
îsa dedi: «Neresini anlamadınız?» Cevapladılar: «Oruçla birlikte namaz da kılan pek çok kişinin lanete uğramasını.»
O zaman, îsa dedi: «Bakın, size diyorum ki, münafıklar ve goyimler Allah'ın dostlarından daha çok namaz kılar, daha çok zekât verir ve daha çok oruç tutarlar. Ama, inançları olmadığından, Allah sevgisi için tevbe edemezler ve böylece lanete uğrarlar.»
O zaman Yuhanna dedi: «Bize, Allah aşkına imanı öğret.»
îsa cevap verdi: «Şimdi, sabah namazını kılma vakti.» Bunun üzerine kalkıp yıkandılar ve her zaman Sübhan ve Azîm Allah'ımıza ibadet ettiler.

90.

Namaz bitince, havarileri yeniden İsa'nın yanına geldiler, o da ağzını açtı ve dedi: «Yaklaş Yuhanna, çünkü bu gün, sorduğun her şeyi sana anlatacağım. İman, Allah'ın seçtiklerini mühürlediği bir mühürdür: mühür ki, Elçisi'ne vermiş ve O'nun ellerinden seçilmiş olan herkes imanı almıştır. Çünkü, nasıl Allah birdir, öyle de, iman da birdir. Bu nedenle, her şeyden önce Elçisi'ni yaratmış olan Allah, O'na her şeyden önce, sanki Allah'ın benzeriymiş (resmiymiş) ve Allah'ın yaptığı ve söylediği şeylerin hepsiymiş gibi imanı vermiştir. Ve, işte, mü'min imanla her şeyi birinin gözleriyle gördüğünden daha iyi görür; çünkü, gözler yanılabilir; hatta, hemen hemen her zaman yanılır; ama iman asla yanılmaz, çünkü, kaynak olarak Allah ve sözüne sahiptir. Bana inan, imanla Allah'ın tüm seçtikleri kurtulur. Ve, herhangi bir kimsenin iman olmadan Allah'ı memnun etmesinin imkânsız olduğu da kesindir. Bu nedenle şeytan, orucu ve namazı, zekâtı ve haccı hiçe indirmek için çalışmaz; inanmayanları daha bu işleri yapmaya iter, çünkü, insanın karşılığını almadan çalıştığını görmekten zevk alır. Fakat, tüm gayretiyle imanı hiçe indirmek için sancılanır durur. Bu bakımdan iman özenle bilhassa korunmalıdır; ve en emin yol da, «Neden?» sorusunun insanları Cennet'ten çıkardığını ve şeytan'ı en güzel bir melekten çirkin bir cine çevirdiğini görerek, «Neden'i bırakmak olacaktır.»
O zaman Yuhanna dedi: «Şimdi biz, ilmin kapısı olduğunu göre göre, «Neden» i nasıl bırakalım?»
İsa cevap verdi: «Öyle değil, «Neden» Cehennem'-in kapısıdır.»
Bunun üzerine Yuhanna sustu, Isa devam etti : «Allah bir şey söylediği zaman ey insan, sen kimsin ki, kuşkun kalmasın diye, «Neden böyle dedin ey Allah; neden böyle yaptın? diyecekmişsin? Toprak kap, olur ya, yapıcısına diyecek mi ki, «beni neden su tutmak için yaptın da, almak için yapmadın?» Bak, sana diyorum ki, her iğvaya karşı şu sözle kendini güçlendirmen gerekir: «Allah böyle dedi», -Böyle yaptı Allah»; «Allah böyle diledi»; çünkü, böyle yapmakla emniyet içinde yaşarsın.»

91.

Bu zamanda Yahudiye'nin her yanında, İsa hakkında büyük bir dedikodu vardı: Romalı askerler şeytan'ın çalışmalarıyla, İsa'nın kendilerini ziyaret etmeye gelen Allah olduğunu söyleyerek, İbranîler'i karıştırıyorlardı. Bunun üzerine, öylesine büyük bir fitne doğdu ki, kırk gün demeden tüm Yahudiye silahlandı; o kadar ki, oğul babasına, kardeş kardeşine karşı durdu. Çünkü, bazıları İsa'nın dünyaya gelen Allah olduğunu söylerken, diğerleri, «Hayır, O Allah'ın oğludur» diyor; bir diğerleri de, «Hayır, çünkü Allah insana benzemez, bu nedenle de, oğul edinmez; Nasıralı İsa ise Allah'ın bir peygamberidir» diyorlardı.»
Ve, bu (fitne) İsa'nın gösterdiği büyük mucizeler nedeniyle doğmuştu.
Bunun üzerine, halkı susturmak için, başkâhinin alnında Allah'ın kutsal adı, Teta Gramaton (aslından aynen alındı) olduğu halde kâhinlik cübbesini giyip at üzerinde merasimde görünmesi gerekti. Ve, benzer şekilde vali Pilatus ve Hirodes de ata bindiler.
Bu olaylar nedeniyle, Mizpeh'de, her biri kılıçlı ikiyüzbin kişiden oluşan üç ordu toplandı. Onlara karşı Hirodes konuştu, fakat susmadılar. Sonra, vali ve başkahin konuşup dediler: «Kardeşler, bu savaş şeytan'ın çalışmasıyla doğuyor, çünkü îsa hayattadır ve ona baş vurup, kendisi hakkında ifade vermesini istememiz gerekir. Sonra da ne derse ona inanırız.»
Bunun üzerine herkes sustu; silahlarını bırakıp, birbirlerini kucakladılar ve birbirlerine şöyle dediler: -«Beni affet, kardeş!»
O gün, kararlaştırıldığı biçimde herkes söyleyeceği şeye göre Isa'ya inanmayı kalbine koydu. Ve, vali ile başkâhin tarafından, İsa'nın bulunduğu yeri bildirecek olana büyük ödüller verileceği ilân edildi.