141. Akli Dengesizlik..

«Söyleyin bana, bir insan doğarken nasıl doğar? Mutlaka çıplak doğar. Ve, ölü olarak toprağın altına konurken, ettiği kâr nedir? îçine sarıldığı basit bir keten bezi; ve budur dünyanın kendisine verdiği ödül.»
«Şimdi, işin iyi bir sona varması için, her işte (kullanılan) araçların başlangıç ve sonla uyum içinde olması gerekirken, ya dünyanın zenginliğini isteyen insanın varacağı son nedir? Allah'ın peygamberi Davud Peygamber'in «Günahkâr en kötü bir ölümle ölecektir» dediği biçimde öl(üp gid)ecektir.»
«Bir insan elbise dikerken, iğneye iplik yerine kiriş geçirirse, iş(i) nasıl (bir sona) varır? Mutlaka boşa çalışmış olur ve komşuları tarafından küçümsenir Şimdi, insan dünyalık malları toplarken sürekli bu (işi) yaptığını görmüyor. Çünkü, Ölüm iğnedir, dünyalık malların kirişleri ondan geçmez. Yine de o, delicesine işi başarmak için uğraşır durur, ama nafile.»
«Ve, benim bu sözüme kim (inanmıyorsa) kabirlere baksın. Çünkü, orada gerçeği bulacaktır. Allah korkusuyla başka her şeyin ötesinde akıllı olmak isteyen mezarın kitabesini incelesin. Çünkü, orada, kurtuluşu için gerçek akideyi bulacaktır. Çünkü, insan bedeninin kurtçukların yiyeceği haline dönüştüğünü gördüğü zaman, dünyadan, bedenden ve nefsten sakınmayı öğrenecektir.
-Söyleyin bana, insanın ortasından yürüdüğünde emniyetle gidebileceği, kıyılardan yürüdüğünde ise başını kıracağı bir yol olsa; birbirlerine karşı çıkan ve kıyıya en yakın olmak gayretiyle kavga eden ve kendilerini öldüren insanlar görürseniz ne dersiniz? Nasıl da şaşırırsınız! Mutlaka dersiniz ki, «Deli ve çılgındır onlar. Eğer çılgın değillerse aklî dengesizlik içindedirler.»
«Doğru, aynen öyledir» (diye) karşılık verdi havariler.
O zaman îsa ağladı ve dedi: «îşte, dünyayı sevenler de tıpkı böyledirler. Çünkü, insanda orta bir yer tutan akla göre yaşasalardı, Allah'ın kanununa uyarlar ve sonsuz ölümden kurtulurlardı. Fakat, bedene ve dünyaya uyduklarından, biri diğerinden daha bir gurur ve şehvetle yaşamak için didinen çılgınlar ve kendi benliklerinin acımasız düşmanlarıdırlar.»

142. Hain Yahuda ve Tahrifçi Din Adamlarının Mantığı

Hain Yehuda İsa'nın kaçtığını görünce, dünyada güçlü olma ümidini yitirmişti. Çünkü, içinde Allah sevgisi için kendisine verilen tüm şeylerin bulunduğu İsa'nın kesesini taşıyordu. îsa'nın İsrail kralı, kendişinin de güçlü bir insan olacağını ümit ediyordu. Bu bakımdan, ümidini yitirince kendi kendine dedi: «Eğer bu adam bir peygamberse, parasını çaldığımı bilir; ve böylece sabrını yitirip, kendisine inanmadığımı bilerek beni hizmetinden kovar. Eğer akıllı bir adam olsaydı, Allah'ın kendisine vermek istediği şereften kaçmazdı? Bu bakımdan, Ferisîler, yazıcılar ve önde gelen kâhinleriyle bir düzen kurup, onu ellerine nasıl teslim edeceğime bakmam daha iyi olacak, çünkü böylece iyi bir şeyler elde edebilirim.» Bunun üzerine, kararını verip, meselenin Nain'de nasıl geçtiğini yazıcılar ve Ferisîler'e duyurdu. Onlar da başkâhinle istişare edip, dediler: «Bu adam kral olursa ne yaparız? Kesinkes geçimimiz kötü olur; çünkü o, eskiden olduğu gibi Allah'a ibadeti geri getirmek isteyecektir. Çünkü, bizim geleneklerimizi alıp kabul edemez. Şimdi, böyle bir adamın egemenliği altında nasıl geçiniriz? Kesinlikle, çocuklarımızla birlikte helak oluruz; çünkü memuriyetimizden atılırsak, ekmeğimizi dilenmek zorunda kalırız.
«Şimdi, Allah'a şükür, bizim kendilerininkiyle ilgilenmediğimiz gibi bizim kanunumuzla ilgilenmeyen, kanunumuza yabancı bir kral ve bir valimiz var. Ve, böylece listeye ne alırsak yapabiliyoruz; bu şekilde her ne kadar günah işliyorsak da, Allah'ımız öylesine merhametlidir ki, kurban ve oruçla yumuşayıverir. Fakat, eğer, bu adam kral olursa, Musa'nın kitabına göre Allah'a ibadet edildiğini görmedikçe yumuşamıyacaktır; ve daha da kötüsü, (önde gelen havarilerinden birinin bize dediği gibi) Mesih, Davud soyundan gelmeyecek demekte,  ama, İsmail'in soyundan geleceğini ve va'din îshak'a değil, îsmail'e yapıldığını söylemektedir.»
«O halde, bu adam yaşamaya katlanacak olursa, sonuç ne olacaktır? Mutlaka îsmaililer Romalılarla anlaşmaya varıp, ülkemizi ellerine verecekler ve böylece İsrail, eskiden olduğu gibi yine köleleştirilecektir.» Bunun üzerine, teklifi duyan başkâhin Hirodes ve valiyle görüşmesi gerektiği şeklinde cevap verdi, «Çünkü, halk O'na öylesine eğilim göstermektedir ki, asker olmadan herhangi bir şey yapamayız; ve inşallah askerle bu işi belki başarabiliriz.»
Bu nedenle, aralarında istişare edip, vali ve Hirodes olur dedikleri zaman, onu geceleyin yakalamak için plân kurdular.

143.

Sonra, tüm havariler Allah'ın dilemesiyle Şam'a geldiler. Ve, o gün hain Yehuda herkesten daha çok İsa'nın yokluğuna üzülüyor göründü. Bunun üzerine İsa dedi:
«Herkes, hiç yeri yokken sizi seviyor gösterisinde bulunan kişiden sakınsın.»
Ve Allah anlayışımızı giderdi de, onun bunu ne amaçla dediğini bilemedik.
Şakirtlerin tümü geldikten sonra İsa dedi: «Galile'ye dönelim, çünkü Allah'ın meleği bana oraya gitmem gerektiğini söyledi.» Bunun üzerine, bir sebt günü sabahı îsa Nasıra'ya geldi. Şehirliler îsa'yi tanıyınca herkes kendisini görmek istedi. Bu arada, Zakkay adlı kısa boylu bir vergi mültezimi büyük kalabalık nedeniyle İsa'yı göremediğinden yabani bir incir ağacına tırmanıp, İsa havraya giderken oradan geçeceği zamanı bekledi. Sonra İsa o yere gelince gözlerini kaldırıp dedi: «İn Zakkay çünkü bugün senin evinde kalacağım.»
Adam inip O'nu memnunlukla kabul etti ve mükemmel bir ziyafet hazırladı. Ferisîler mırıldanıp İsa'­nın havarilerine dediler: «Mualliminiz neden vergi mültezimleri ve günahkârlarla yemeğe gider?»
îsa cevap verdi: «Doktor bir eve neden girer? Söyleyin bana ve ben de size neden buraya geldiğimi söyleyeceğim.»
Cevap verdiler: «Hastaları iyileştirmek için.» «Doğru Söylüyorsunuz.» dedi îsa,  «Çünkü hastalardan başka kimsenin ilâca ihtiyacı yoktur.»

144.

Ruhumun huzurunda durduğu Allah sağ ve diridir ki, Allah peygamberlerini ve kullarını dünyaya, günahkârlar tevbe etsin diye gönderir, takva sahipleri uğruna göndermez, çünkü, nasıl temiz olanın banyoya ihtiyacı yoksa, onların da tevbeye ihtiyacı yoktur. Ama size diyorum ki bakın, eğer sizler gerçek Ferisîlerseniz benim kurtuluşları için günahkârlarla uğraşmam gerektiğinden memnun olmalısınız.
«Söyleyin bana, kaynağını» ve dünyanın Ferisileri neden çekmeye başladığını biliyor musunuz? Mutlaka anlatacağım size, çünkü, bilmiyorsunuz, öyleyse sözlerime kulak verin.
«Dünyaya hiç değer vermeden, gerçekten Allah'ın yolunda yürüyen bir Allah dostu Enoh (İdris Peygamber) Cennet'e alındi; ve, mahkemeye kadar orada kalacak (çünkü, dünya sonuna yaklaştığı zaman o, îlya ve bir başkasıyla birlikte dünyaya dönecektir). Ve böylece, bunu bilen insanlar Cennet arzusuyla Yaratıcıları Allah'ı aramaya başladılar. Şu «Ferisi», Kenan dilinde tam anlamıyla «Allah'ı arayan» demektir. Çünkü Kenaniler insanın ellerine tapınma denen putperestliğe bağlı olduklarından, bu ad orada iyi insanlarla alay etmek suretiyle başladı.
«Bu şekilde, halkımızdan Allah'a kulluk için dünyadan ayrılanları gören Kenanîler, böyle birini gördüklerinde «Ferisi», yani 'Allah'ı arıyor' derlerdi. Şöyle demek istiyorlardı: «Ey deli yoldaş, senin heykelden putların yok ve rüzgâra tapmıyorsun; bu bakımdan, kaderine bak da, gel ve bizim tanrılarımıza kulluk et.»
«Bakın, size diyorum ki», dedi îsa, «Tüm velîler ve Allah'ın peygamberleri sizin gibi ismen değil, ama amelde Ferisi olmuşlardır. Çünkü, tüm hareketlerinde yaratıcıları Allah'ı aramışlar ve Allah sevgisiyle şehirleri terketmişler ve mallarını Allah sevgisi uğruna  (Allah'a)  satmışlar ve yoksullara vermişlerdir.»

145. Ilya (İlyas) Peygamberin Kitabı

«Allah sağ ve diridir ki, Allah'ın peygamberi ve dostu İlya zamanında onyedi bin Ferisî'nin oturduğu on iki dağ vardı. Ve öyleydi ki, bu kadar büyük bir sayının içinde tek bir fasık/facir yoktu; ve hepsi Allah'ın seçkin (kul)Iarıydı. Ama şimdi, israil'de yüzbinden fazla Ferisî'nin olduğu bir zamanda, bin kişide bir tane seçkin (kul) vardır inşallah!»
Ferisîler kızarak karşılık verdiler: «Öyleyse, biz hep fasık/faciriz. Ve sen bizim dinimizi fısk/fücur içinde görüyorsun.»
îsa cevap verdi: «Gerçek Ferisîler'in dinini fısk/ fücur içinde değil, beğenilecek bir şey olarak görüyorum. Ve bunun için ölmeye de hazırım. Ama gelin siz Ferisi misiniz, değil misiniz bakalım. Allah'ın dostu îlya havarisi Elişa'nın ricası üzerine küçük bir kitap yazıp, içinde Rabb'ımız Allah'ın kanunuyla birlikte tüm insanî hikmetlere de yer verdi.»
Ferisîler îlya'ın kitabının adını duyunca şaşırdılar, çünkü geleneklerinde kimsenin böyle bir akideye uyduğunu bilmiyorlardı. Bu bakımdan yapılacak işleri olduğu bahanesiyle ayrılıp gitmek istediler. O zaman İsa dedi: «Eğer siz Ferisîlerseniz başka her işi bırakırsınız; çünkü, Ferisi yalnızca Allah'ı arar. Bunun üzerine şaşkınlık içinde İsa'yı dinlemek için kaldılar, o da dedi: «Allah'ın kulu İlya» (çünkü, küçük kitap böyle başlıyor), «Yaratıcısı Allah'la birlikte yürümek isteyen herkes için bunu yazıyor. Kim çok şey öğrenmek isterse, o Allah'tan az korkar (metinden aynen), çünkü Allah'tan korkan yalnızca Allah'ın dilediğini öğrenmekle yetinir. Güzel sözler isteyenler, başka değil, yalnızca günahlarımızı reddeden Allah'ı istemezler.
«Allah'ı anmak arzu edenler, hemen evlerinin kapı ve pencerelerini kapasınlar. Çünkü, mal sahibi evinin dışında, sevilmediği (bir yerde) bulunmaya katlanamaz. Bu bakımdan, nefislerinizi koruyun, kalbinizi koruyun, çünkü Allah, dışınızda, nefret edildiği bu dünyada bulunmaz.»
«Salih amel işlemek isteyenler kendi benliklerine yönelsinler, çünkü tüm dünyayı kazanıp da kendi ruhunu yitirmek hiç bir işe yaramaz.»
«Başkalarına öğretmek isteyenler, başkalanndan daha iyi yaşasınlar; çünkü kendinizden daha az bilenden hiç bir şey öğrenilemez. O halde, günahkâr kendine öğretenden daha kötü birini duyduğu zaman hayatını nasıl düzeltecek?
«Allah'ı arayanlar insanların (metinden aynen) sohbetinden kaçsınlar, çünkü Musa Sina dağında yalnızken kendini buldu ve bir dostun bir dostla konuştuğu gibi Allah'la konuştu.
«Allah'ı arayanlar, otuz günde yalnızca bir kez dünyalık insanların bulundukları yere çıksınlar; çünkü, Allah'ı arayanın iki yıllık işi bir günde yapılabilir.»
«Yürüdüğü zaman, yalnızca kendi ayaklarına baksın.»
«Konuştuğu zaman, yalnızca gerekli olan şeyi konuşsun.»
«Yedikleri zaman, sofradan doymadan kalksınlar. Her gün bir ertesi güne çıkmayacaklarını düşünüp, vakitlerini (son) nefesi yaklaşan biri gibi harcasınlar.»
«Elbise olarak hayvan derisi yeter.»
«Toprak yığını, çıplak yer üstünde uyusun; her gece iki saatlik uyku da yeter.»
«Kendinden başka kimseden nefret etmesin, kendinden başka kimseyi ayıplamasın.»
İbadet ederlerken, gelecek olan mahkemedelermiş gibi bir korku içinde ayakta dursunlar.»
«Şimdi, Allah'a kulluk için Allah'ın Musa kanalıyla sana verdiği kanuna göre bunları yap, çünkü bu şekilde Allah'ı bulacak, her zaman ve her yerde sen Allah'ta, Allah da sendeymiş hissini duyacaksın.»
«İlya'nın küçük kitabı budur ey Ferisîler. Bu nedenle size yine diyorum ki, eğer siz Ferisîlerseniz benim buraya girmeme sevinmiş olmalısınız, çünkü Allah günahkârlara merhamet eder.»

146.

Sonra Zakkay dedi: «Rab, Allah sevgisi için tehditle aldığım tüm şeylerin dört katını vereceğim.»
O zaman îsa dedi: «Bugün kurtuluş bu eve gelmiş bulunuyor. Bakın, bakın pek çok vergi mültezimleri, fahişeler ve günahkârlar Allah'ın melekûtuna girecekler ve kendilerini takva sahibi sayanlar sonsuz ateşlere gireceklerdir.»<
Bunu duyan Ferisîler öfkeyle ayrıldılar. O zaman İsa tevbeye gelenlere ve havarilerine dedi: «Bir adamın iki oğlu vardı, küçük olanı dedi: «Baba bana düşen malları ver,» Ve babası verdi ve kendi payını alan (oğul) ayrıldı ve uzak bir ülkeye gitti; orada tüm varlığını lüks içinde yaşayarak fahişelerle harcayıp bitirdi. Bundan sonra, bu ülkede şiddetli bir kıtlık oldu, o kadar ki, bu sefil adam bir vatandaşa hizmet etmeye gitti, o da kendisini malları arasında bulunan domuzların başına verdi. Ve domuzlara bakarken, onlarla birlikte palamut yiyerek açlığını ne de olsa gideriyordu. Ama kendine geldiği zaman (şöyle) dedi: «Ah babamın evinde ne bol yiyecekler vardı. Bense burada açlıktan kırılıyorum! Bu nedenle, kalkıp babama gidecek ve kendisine diyeceğim: Baba, gökte sana karşı günah işledim; bana hizmetçilerinden birine davrandığın gibi davran.»
«Zavallı adam gitti ve öyle oldu ki, babası onun uzaklardan geldiğini görüp kendisine karşı merhamete geldi. Bunun üzerine onu karşılamaya çıktı ve yanına varıp kendisini kucakladı ve öptü.»
Oğul, baş eğip dedi: «Baba, gökte sana karşı günah işledim, bana hizmetçilerinden birine davrandığın gibi davran. Çünkü ben, senin oğlun denecek değerde değilim.»
Baba karşılık verdi: «Oğul, böyle deme, çünkü sen benim oğlumsun ve seni kölem durumunda görmeye dayanamam.» Ve hizmetçilerini çağırıp dedi: «Buraya yeni elbiseler getirip bu oğlumu giydirin ve kendisine yeni don verin. Parmağına yüzüğünü takın ve hemen yağlı danayı kesin, şenlik yapacağız. Çünkü bu benim oğlum ölmüştü. Şimdi ise yeniden hayata gelmiş bulunuyor. Kayıptı da şimdi bulundu.»

147.

«Evde şenlik yaparlarken bakın ki, büyük oğul eve geldi. Ve içerde şenlik yaptıklarını duyup şaşırdı ve hizmetçilerden birini çağırıp niye böyle şenlik yapmakta olduklarını sordu.»
Hizmetçi ona cevap verdi: «Kardeşin geldi, baban da yağlı danayı kesti, yiyorlar.» Büyük oğul bunu duyunca çok kızdı ve eve girmedi.
Bunun üzerine, babası dışarı çıkıp kendisine dedi: «Oğul, kardeşin geldi, sen de gel ve onunla birlikte sevin.»
Oğul kızarak cevap verdi: «Sana hep iyi bir şekilde hizmet ettim; ve sen bana hiç bir zaman arkadaşlarımla yemek için bir kuzu vermedin. Fakat, seni terkedip giden ve tüm payına düşeni fahişelerle yiyip bitiren bu değersiz herife gelince şimdi yağlı danayı kesiyorsun.»
Baba cevap verdi: «Oğul, sen hep benimlesin ve her şey senindir. Ama bu ölmüştü, şimdi yine hayattadır, kayıptı, şimdi bulunmuştur, bu bakımdan sevinmeliyiz.»
Büyük oğul daha çok kızdı ve dedi: «Sen git ve neşelen, ben zina edenlerin sofrasında yemek yemeyeceğim.» Ve tek bir kuruş bile almadan babasını bırakıp gitti.
«Allah sağ ve diridir ki» dedi Isa, «tevbe eden günahkârlar için Allah'ın melekleri arasındaki sevinç işte böyledir.»
Ve yemeği yedikleri zaman ayrıldı, çünkü Yahudiye'ye gitmek istiyordu. Bunun üzerine havariler dediler: «Muallim, Yahudiye'ye gitme, çünkü Ferisiler'in başkâhin  (ve kâhin) lerle senin aleyhinde görüştüklerini biliyoruz.»
Isa karşılık verdi:    «Ben, onlar bunu yapmadan önce de biliyordum, fakat korkmuyorum. Çünkü onlar Allah'ın iradesine aykırı hiç bir şey yapamazlar, bu bakımdan bırakın istedikleri her şeyi yapsınlar; çünku ben onlardan değil, Allah'tan korkuyorum.»

148. Gerçek Ferisi

«Şimdi söyleyin bana: Bu günün Ferisîleri Ferisi midirler? Allah'ın kulları mıdır onlar? Hiç de değil. Evet, ve bakın size diyorum ki, burada yeryüzünde bir insanın melanetlerini örtmek için din mesleği ve kılığına bürünmesinden daha kötü bir şey yoktur. Şimdikileri bilirsiniz diye eski zamanların Ferisîlerinden tek bir örnek vereceğim size. İlya'nın, putatapıcıların büyük zulümleri sonucu ayrılmasından sonra Ferisîler'in kutlu cemaati dağıldı. Çünkü, daha hemen İlya zamanında, bir yılda gerçek Ferisi olan on binden fazla peygamber öldürülmüştü.»
«İki Ferisi yerleşmek üzere dağlara gittiler ve birbirlerinden yalnızca bir saatlik mesafede bulunuyor idiyseler de, biri komşusundan on beş yıl hiç bir haber alamadı. Bakın ki, bunlar meraklı kişilerdi de! Gel zaman git zaman bu dağlarda bir kuraklık oldu ve bunun üzerine her ikisi de su aramaya koyuldular ve birbirlerini buldular. O zaman daha yaşlı olanı dedi (çünkü en büyüğün herkesten önce konuşması adetleriydi ve genç bir adamın yaşlı birinden önce konuşmasını büyük bir günah sayarlardı.) Bu bakımdan, yaşlı olanı dedi: «Nerede oturuyorsun kardeş?»
«Oturduğu yeri parmağıyla işaret ederek cevap verdi: «Şurada oturuyorum.» Çünkü, genç olanın oturma yerinin yakınındaydılar.»
Yaşlı olanı dedi: «Kardeş ne zamandır burada oturuyorsun?»
Genç olanı cevap verdi: «Onbeş yıldır.»
Yaşlı olanı dedi: «Belki de, Ahab Allah'ın kullarını öldürdüğü zaman geldin?»
«Evet öyle» diye cevap yerdi genç olanı Yaşlı olanı dedi: «Ey kardeş, şimdi îsrail kralı kimdir, bilir misin?»
Genç olanı cevap verdi: «İsrail'in kralı Allah'tır, çünkü putatapıcılar kral değil, İsrail'in cellâtlarıdır.»
«Doğru» dedi yaşlı olanı. «Ama, ben şimdi israil'in cellâtı kimdir demek istemiştim.»
Genç olanı cevap verdi: «İsrail'in günahları İsrail'in cellâtlarıdır. Çünkü, günah işlememiş olsalardı, (Allah) İsrail'e karşı putatapıcı reisleri ayaklandırmıyacaktı.»
O zaman yaşlı olanı dedi: «Allah'ın İsrail'i cezalandırmak için gönderdiği şu kâfir reis kimdir?»
Genç olanı cevap verdi: «Şimdi ne bileyim, onbeş yıldır senden başka kimseyi görmemişim ve okumak da bilmiyorum ki, bana herhangi bir mektup gönderilmiş olsun.»
Yaşlı olanı dedi: «Ama, koyun derilerin ne kadar da yeni! Madem, hiç bir kimseyi görmedin de, onları sana kim verdi?»

149.

Genç olanı cevap verdi: «îsrail halkının, üstünü başını çölde kırk yıl eskitmekten koruyan, benim derilerimi de korudu.»
O zaman yaşlı olanı sezdi ki, genç olan kendinden daha tamdır, çünkü kendisinin her yıl insanlarla ilişkisi oluyordu. Bu yüzden, sohbetinden yararlanmak için dedi: «Kardeş, sen okumak bilmezsin, bense bilirim, benim evimde Davud'un Mezmurlar'ı vardır. O halde, gel ben her gün sana biraz okuyayım, ve Davud'un ne dediğini açıklayayım.»
Genç olanı cevap verdi: «Haydi gidelim.» Yaşlı olanı dedi: «Ey kardeş, iki gün oldu ki, su içmiyorum. Bu bakımdan biraz su araştıralım dedi.» Genç olanı dedi: «Ey kardeş, ben iki aydır su içmiyorum. O halde haydi gidelim de, Allah'ın peygamberi Davud aracılığıyla   ne dediğine bakalım;    Rabb bize su vermeye kadirdir.»
Bunun üzerine dönüp, yaşlı olanın mekânına vardılar. Ve kapıda bir taze su kaynağı buldular.
Yaşlı olanı dedi: «Ey kardeş, sen Allah'ın kutsal bir kulusun; bak Allah bu kaynağı senin uğruna verdi.»
Genç olanı dedi: «Ey kardeş, alçak gönüllülüğünden diyorsun,bunu. Ama belli ki, Allah eğer bunu benim uğruma yapmış olsaydı (onu aramak için) ayrılmayayım diye, benim mekânımın yakınında bir kaynak verirdi. Ben sana karşı günah işlediğimi itiraf etmeliyim. Sen iki gündür içmediğinden su aradığını söyleyince, ben iki aydır içeceksiz olduğumdan, sanki senden daha iyiymişim gibi içimde bir yükseklik duydum.»
O zaman yaşlı olanı dedi: «Ey kardeş, gerçeği söyledin, dolayısıyla günah işlemiş değilsin.»
Genç olanı dedi: «Ey kardeş, babamız Ilya'nın «Allah'ı arayan yalnızca kendini ayıplasın.» dediğini unutuyorsun. O, biz bunu bilelim diye değil, buna uyalım diye yazdı onu mutlaka.»
Daha yaşlı olanı yoldaşının doğruluğunu ve takvasını sezerek dedi: «Doğru; ve Allah'ımız seni bağışlamıştır.»
Ve bunu deyip, Mezmurlar'i aldı ve babamız Davud'un dediklerini okudu:
«Dilimin, günahıma bahane bulup göz yumarak kötü sözlere dalmaması için ağzımın üzerine bir gözetleyici yerleştireceğim.» Ve burada yaşlı adam bir konuşma yaptı ve genç olanı ayrıldı. Bundan sonra, buluşmalarından önce onbeş yıl daha geçti. Çünkü genç olanı yerini değiştirmişti. İşte böyle, yaşlı olan onu bulunca dedi: «Ey kardeş, kaldığın yere neden geri (bir daha) gelmedin?»
Genç olanı cevap verdi: «Çünkü, bana söylediklerini henüz öğrenmiş değilim.»
O zaman yaşlı olanı dedi: «Onbeş yıl geçmişken nasıl olabilir bu?»
Genç olanı cevap verdi: «Sözlere gelince, onları tek bir saatte öğrendim ve hiç unutmadım; fakat, henüz onlara uyamadım. Uymayacak olduktan sonra, çok fazla şey öğrenmenin amacı nedir ki? Allah'ımız zihnimizin değil de, daha çok kalbimizin iyi olmasını bekler, bu bakımdan, Hüküm Günü'nde bize ne öğrendiğimizi değil, ne yaptığımızı soracaktır.»